Ödemelerinizi İYZİCO ile taksitle yapabilirsiniz.
Öykülerin Dünyasına Girmek

Ferat Emen

Kalan Kontenjan
20 Kişi
  • 12 Ocak 2026, Pazartesi
  • 19.00-21.30 - Toplam 20 Saat
  • Uzaktan Eğitim
6.000 TL
Sepete Ekle

Öykülerin Dünyasına Girmek


Roman ya da öykü mü yazıyorsunuz? Üstesinden gelinmesi zor, bir dizi anlatı sorunu çıkıyor önünüze. Onların çözümlerinin nasıl olacağını bulmak kolay değil. Üstelik size önceden söylenmiş olanlar da var ya da okuduklarınızdan öğrendikleriniz…

Ferat Emen’le birlikte çalışmak şaşırtıcı gelebilir.

Alışılmamış düşüncelerle karşılaşmak... Büyük bir olasılıkla öyle olacaktır. Ve kulağınıza fısıldananlardan bambaşka bir yaklaşım mı görmek istiyorsunuz, çok çalışıyorum ama bazı şeyler olmuyor mu diyorsunuz...

Öyleyse başlayalım, görelim.

Yazmak kutsal bir uğraş değildir. Kimse kulağımıza gökyüzünden tılsımlı cümleler fısıldamaz. 

Kimilerimizin var olma sebebi de değildir. Karşı konulamaz bir dürtü hiç değil.

Yazmak her şeyden çok, bir iştir. Fikir, zihninize düştükten hemen sonra bir işe dönüşür.

Çatıyı nasıl kurmalı? Karakter nasıl yaratılmalı?

Atmosfer? Mekân ve nesne kullanımı?

Her anlatı üzerine kapanmalı mıdır? Yeni bir şey söylemek niçin mümkün olmasın? Varlığımızın kör noktalarına nasıl ışık tutabilirim? Ve daha bir sürü sorunla boğuşmak zorunda kalırsınız.

Yazının icadından bu yana geçen yaklaşık altı bin bin yıldır bu problemleri çözmek için bulduğumuz en iyi ve tek yol çalışmak.

Üniversiteye hazırlanırken geleceğimi görmek için Diyarbakır’ın en tutturan falcısına gittim. Kadın kahve ikram etti ve neyi bilmek istediğimi sordu. “Bu yıl üniversiteyi kazanacak mıyım diye öğrenmeye geldim,” dedim. Ters çevirdiğim fincanıma baktı, bir küre getirdi, ona baktı. Memelerinin arasından bir kâğıt çıkardı. Arapça harflerin bulunduğu o kâğıda baktı. Ne gördüğünü sordum.

“Çalışırsan kazanırsın,” dedi.

Çalışmış olmalıyım ki eh bir bölüme girebildim.

Çalışacağız.

Yazarak kendini ifade etme konusunda yapabileceğimiz ne varsa onu yapmaya gayret edeceğiz.

Bu atölye size kestirmeden herhangi bir yol önermiyor.

Bir kilodan biraz fazla bir et parçası olan beynimiz nasıl oluyor da zihin haline geliyor, fikir ve zekâ üretiyor. Bunu araştıran nörobilimciler fark ettiler ki yeteri kadar karmaşık ilişkiler ağı kurulduğunda her sistem zekâ üretmeye başlıyor.

O yüzden akıllı insan ilk olarak ilişki kurduğu bir başka insanın kalitesini yükseltmeye çalışır. Yani iyi bir öykü ancak birçok başka iyi öykücünün varlığıyla mümkün.

Maalesef böyle.

Şükürler olsun ki böyle.

Biz de burada bir tür ağ oluşturmaya ve onun parçası olmaya çalışıyoruz. İyi metinler ancak kompleks bir kültürel habitat içindeyseniz mümkündür. Her birimizin en çok kişiden en çok şey öğrendiği bir yapıdan söz ediyoruz. Her geçen gün daha çok sayıda insanın kendini yazarak ifade ettiği bir dünyada, üç beş şanslı edebiyatseverin birbirini pışpışladığı kapalı devre bir sistemi kastetmiyorum elbette.

Ekşi Sözlük’te açılan başlıkları Twitter’da 240 karakterde kendini muazzam ifade eden kayış gibi zekâları kastediyorum. Federer’in tek el backhand ısrarının oyununa kattığı zarafeti.

Başka ne yapıyoruz bu sekiz haftada. Dünyanın önemli öykücüleri bu işi nasıl kotarmış, bir de ona bakıyoruz.

1. Hafta: Joyce Carol Oates "Hafifletici Nedenler" adlı öyküsünde duyguyu okura nasıl transfer etti?  

2. Hafta: Raymond Carver’ın "Katedral"indeki adam niçin kör?

3. Hafta: John Cheever hakikaten bir insan sarrafı mı, yoksa "Sekiz Kırk Beş"i yazan bir jonglör mü?

4. Hafta: Abelardo Castillo’nun, "Ernesto’nun Annesi" öyküsündeki anne, fahişeden anneye dönüşünce niçin esir alındık?

5. Hafta: Ya Kazuo Ishiguro, elinde hiç malzeme yokken o zehirli balığı nasıl pişirdi? ‘Her yalanın sadece bir bölümü yalandır,’ derken neyi kastediyor o öykücü?

6. Hafta: Miroslav Penkov bize yazar nasıl yaratıcı olur dersi veren gerçekten Allah’ın Bulgarı mı?

7. Hafta: Ve Tanrı edebiyatla irşat etmeyi seçseydi William Trevor’a mı salavat getirecektik?

8. Hafta: Bu işi yapacak olan biziz. Kendimize güvenmek zorundayız. Öykücülüğün bayrağı bizim kuşakta. İyisi mi karmaşık bir öykü networkü oluşturmak ve buradan dünyanın göz önünde tutacağı metinler üretmek.

Öykücülüğümüz bize emanet.